“durur muydum, bu gömütlükte neyim var
tuhaf dedi, çılgınca tuhaf
ayrıntılar, paslı sürgüler, yosunlu taşlar
ya altındakiler ardındakiler…”
Ayrıntılar İlahisi, Gülten Akın
Sıradan nedir? Sözlük tanımını açıp okuduğumuzda şöyle açıklandığını görürüz: “hiçbir özelliği ve değeri olmayan, sıra işi, bayağı, değersiz, niteliksiz.” Sıradanın farklı anlamları için etrafımıza baktığımızda neler görüyoruz? Şehrin içinde sıradan olan nedir?
Bir şehir tasviri, her zaman tedirginlik ve heyecanı aynı anda barındırır. Orada; şehirde, durmadan kendini yeniden doğuran bir keşif hali söz konusudur. Anlam kokuya bulanır, sarısıcak bir güneş ışığına, bazen bir iskemlenin hafif aksayan ayağına, oradan hiç yetişilemeyen bir otobüs seferine, bozuk olan kart dolum istasyonlarına, silinmiş yaya çizgilerine, hızlı yürüyen ve durmak bilmeyen kalabalığa, üstü örtülmüş, kıyamını bekleyen eski binalara, bir örnek tren istasyonlarına, açılıp kapanamayan otomatik kapılara, hep aynı köşeyi tutan işportacı adama…. Nereye bakarsak oradan büyür anlam. Görmek için önce bir yönelim hali gerekir ve görmek sonsuz kere değişen bir yeniden ve yeniden olma hali yaratır. Nasıl görüldüğünün sınırlı bir yöntemi yoktur. Şehirde olma deneyimi; dokunarak, koklayarak, duyarak görme biçimlerinin sınırlarını zorlar. Tüm bunlar aynı anda zihnin aktif heyecanını besler. Görüntülerin, daha fazlasını ima etmekle kalmayıp alıcısına özel posta edilmiş mektuplar olduğu gerçeğine yaklaşırız. Sıradan görünümlerde okunabileceklerin zaten orada bulunduğu, ancak ayrıştırılmamış olduğu fark edilir. Ayrıştırmayı mümkün kılan tercihler sayesinde sorular arttırılabilir. Sürekli geçilen bir sokakta sürekli aynı şeyler mi görülür? Sürekli aynı anda, aynı halde, aynı vakitte, aynı sokağı öylece geçmek mümkün müdür? Peki aksi, yani bunun binlerce farklı türevi?
Değersiz olarak sıradan, zamana bağlandığında belki de popüler olmayan, alıcısı olmayan, gözden düşmüş olandır. Peki, sıradan bir an ya da görüntü yer ve anlam değiştirebilir mi? 30 yıldır aynı çekmecede duran bir fotoğrafta aniden fark ettiğimiz bir detay tüm konumumuzu sarsmaya başladığında sıradanın gücünü fark ederiz. Yorgun argın eve dönerken sokakları döndükçe farklılaşan kokuları duyumsadığımızda; yani şehri kokularla algılamaya başladığımızda, anlam muğlaklaşır. Gidiş dönüş yolu sabit olan günlük rotamızda hep orada olan; ama göz kamaşması gibi bir anda belirginleşen bir görünüm bize ne söyler? Bir şeyler yıkılıp yerine yeni imajlar mı geçer? Bunlar sıradanlığın kırıldığı anlar mı? Yoksa kendi içinde sıradanlığın altını mı çizer? Zihnimizde hareketlenmeye başlayan şeyler sıradan olanı gözden düşmekten kurtarabilir mi?
Toplayıcılık, ancak gözden düşürülenin kurtarılma faaliyeti olarak yorumlandığında şehirden toplanan sıradanlıklar, görsel olarak bir hikâyeye dönüştürülebilir. Bir yöntem olarak toplayıcılık şehrin sıradan görünümlerine nasıl değer? Şimdi kenarda duran sıradan mı? Bugün en önde olanın sıradan olmadığını kim iddia edebilir? Sıradanlığı tanımlayacak ya da aşacak şey, ondaki enerjiyi fark etmektir belki de. Tıpkı bundan 100 yıl önce Paris’te gerçeküstücülerin yaptığı gibi. Onlar yeni bir şey yaratmadılar. Gözden düşenin içindeki potansiyeli yeniden gösterdiler. Şimdi sıradanın şehrin çekmecesine kaldırılmış kapatılmışlığında ya da yol kenarına atılmış apaçıklığında neler bulabiliriz? Bir gündelik sözü şiire dönüştürebilir miyiz?
Mallarmé, “…çünkü onu yani gündelik bir sözü başka bir biçimde, bir dizgede söylemek, onu yeniden üretmek, şiire dönüştürmektir.” derken çok uzak olmayan o ihtimali ve çağrışımı yanıtlar belki de. Şehrimizde bizi şairliğin başka biçimlerine yönlendirebilecek görüntüler sizce neler? Sıradanın gücüyle ilgili bütün bu soruların düşündürdüklerinden yola çıkarak, sizi 1-2 dakika arası video, tek fotoğraf veya 4 ya da 8 fotoğraflık dizilerden oluşan çalışmalarınızı 15 Kasım 2019’a kadar paylaşmaya davet ediyoruz.