Her çocuk er geç aynı şeyi yaşar: Bir zaman gelir, onun için ev olmaktan çıkar ev. Ne erken çocuklukta olduğu gibi keşfedilecek bir dıştır artık, ne de dış dünyaya karşı sığınılacak bir iç. Tam olarak ne zaman yaşarız bunu: Evin dışarıya karşı bir sığınak olduğu kadar bir engel de olduğunu fark ettiğimiz an mı? Evin geçici, ana babamızın güçsüz, ölümlü olduğunu sezdiğimiz an mı? Yoksa evin bize bir iç dünya bağışlarken aynı zamanda büyük bir iç sıkıntısı da verdiğini, bir iç dünyası olmanın bedelinin bu iç sıkıntısı olduğunu fark ettiğimiz an mı?
Bu duygunun zamanı, yoğunluğu, katlanılabilirliği evden eve, çocuktan çocuğa değişir kuşkusuz. Tek bir şey dışında: Ömür boyu bize eşlik eden mutluluk imgelerimizin olduğu kadar, kurtulmak için hep çaba harcayacağımız korkularımızın, dağıtmak için her yolu denediğimiz iç sıkıntımızın da kaynağı, kaynağı değilse bile ilk sahnesi orası...
Nurdan Gürbilek, Ev Ödevi (Metis, 2016)
Nurdan Gürbilek, Ev Ödevi kitabında, bize dair her şeyin "ilk sahnesi" olan çocukluk evine bakma nedenini bu satırlarla açıklar. Gürbilek'den ilhamla söylersek, “hem dışarıya karşı bir sığınak, hem de bir engel olan" ev nasıl bir yer? Şehre dair ilk keşif ve deneyim mekânı olan çocukluk evi bize ne ifade ediyor? Bu çağrı, çocukluk evinin bizde uyandırdığı duygu ve düşünceleri gerçek ya da hayalî mekânlar üzerinden anlatan fotoğraf ve video işlerine yöneliktir.
Çocukluk evinin hep iki kapısı vardır. Biri dışarı şehre açılır: şehirden gelenleri karşılar, soyunulur, dökünülür, şehrin tozu kiri atılır, şehirden toplanan ganimetler paylaşılır, getirilen nesnelerle birlikte şehre dair öyküler dışarıdan içeri taşınır. Çocukluk evinin "ömür boyu bize eşlik eden" imgelerinde bir de içeri açılan kapı vardır. Evden de içeri, benliğin evine, içimize... Bu kapı, güven ve sığınma ihtiyacının yoksunluk duygusuyla gölgelendiği; merakın korkuya, korkunun heyecana dönüştüğü; nesnelerin kelimelerin yerini aldığı, öykülerin sözcüksüz anlatıldığı, dilden önceki bir mekâna açılır.
Çocukluk evini bu iki kapı arasında, dışarısı olan şehirle, içerisi olan zihnimizin karmaşık koridorları arasındaki bir geçiş mekânı olarak gören, kişisel ve kolektif hafızamızın izlerini bu mekânda arayan 10-12 fotoğraflık dizileri ve 2-7 dakika uzunluğundaki video işlerini bekliyoruz.
Çocukluk Evi çağrısının yazarı Gülengül Altıntaş, akademisyen, senaryo doktoru ve sinema yazarı. Kadir Has Üniversitesi Film ve Drama Bölümü ve İstanbul Film Akademisi'nde senaryo dersleri veriyor. 2017 BAK eğitmenlerinden. Zamanmekân, hafıza çalışmaları ve birinci tekil şahıs anlatılar akademik ilgi alanları arasında.